AHLAK VE GÖREV: KANT
- Furkan Gülkan
- 30 Mar 2023
- 3 dakikada okunur
Immanuel Kant 1724-1804 yılları arasında hayatı boyunca Königsberg’de yaşamış olan Alman felsefesinin kurucu isimlerinden ve kendisinden sonraki dönemi önemli ölçüde etkilemeyi başarmış bir filozoftur. Kendisinin birçok alanda çalışması olmasına karşın bizim spesifik olarak ele alacağımız Kant konusu ‘’ahlak’’ olacaktır. Kant kendine özgür bir ahlak kuramı geliştirmek için Descartes’in rasyonalizminden ve Hume’un empirizminden ‘’transsendental epistemolojik idealizm’’ olarak bilinen sentetik bir anlayış geliştirmiş, özgürlük ve ödev düşüncesine dayanarak Hristiyan ahlakını savunmuştur. Kant oluşturmuş olduğu bu özgün sistemi yazmış olduğu ‘’Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi’’ adlı kitabında detaylı bir biçimde açıklamıştır.

Kant’ın oluşturmuş olduğu ahlak sistemine kadar felsefi literatürdeki genel ahlak anlayışı mutluluk üzerinedir. Kant oluşturmuş olduğu bu sistemle ilk defa ahlaki eylemin amacının mutluluk olamayacağını belirtmiştir. Kant’ın oluşturmuş olduğu sistemdeki ahlaki eylemin temel dayanağı niyet ve ilkedir. Kant’a göre ahlaki eylem ve ahlaklı olmak bir görev olduğundan ahlaki eylemler sonucundan bağımsız olarak çıkar sağlamak için, iyi veya mutlu olmak için yapılmamalı aksine bir görev olduğu için yapılmalıdır. Kant’a göre kişi neden ahlaklı olmalıyım sorusuna ‘’Çünkü ahlaklı olmak benim görevim.’’ şeklinde cevap vermelidir.
Kant eylemleri ödeve uygun eylemler ve ödeve aykırı olan eylemler olarak sınıflandırmış, ahlaki değerlendirmeleri bu sınıflandırmayı temel alarak yapmayı seçmiştir. Örneğin yemeğe muhtaç olan bir kimsenin yemek ihtiyacını karşılamak biri beni görürse ünlü olurum, o yemeği alırsam kendimi iyi hissederim gibi sonuç ve çıkar odaklı düşüncelerden arındırılmış bir biçimde sadece ama sadece muhtaç insanlara yardım etme görevini yerine getirme amacıyla yapılıyorsa ahlaken iyi ve doğru bir eylem olabilir. Böyle bir eylemi biri beni görürse ünlü olurum düşüncesi ile gerçekleştirmek ise Kant’ın ödev ahlakına göre ‘’ahlaksız’’ bir davranış olarak nitelendirilecektir.
Kant ahlak yasalarının dayanağını Sokrates ve Platon’un da yaptığı gibi insan ile temellendirmiştir. ‘’Bizim dışımızda ahlak yasalarının varlığı ve dayanağı yoktur.’’ İnsanın ahlak ilkelerini kendisinin belirliyor olması aynı zamanda insanın özgürlüğünün bir göstergesidir. İnsanın koymuş olduğu bu ahlaki değerlerin kaynağı ‘’akıldır’’ ve bu akıl insan özelinde kendini ‘’vicdan’’ şeklinde ortaya koyar. İnsanın bu yasaları belirlerken dikkat etmesi gereken şey kuralların herkes için geçerli yani evrensel boyutta olabilmesidir. Kant bu durumu ‘’Koymuş olduğun ahlaki kural herkes için geçerli olsun.’’ İfadesi ile açıklamıştır. Kant’ın ahlak anlayışına göre insan evrensel ahlak yasalarına uyduğu ölçüde özgür olabilir.
Kant bir eylemin ahlaki olabilmesi için koşullu olmaması gerektiğini ileriye sürer. Örneğin bir kişi kendine zarar gelmemesi için doğruyu söylüyorsa bu kişinin yapmış olduğu davranış Kant’ın ahlak sistemine göre koşullu bir emirdir ve koşullu emirler mutlak olmadığından dolayı ahlaken iyi bir davranış olarak nitelendirilemeyeceklerdir. Nitekim aynı kişi sadece ona yüklenmiş olan asla yalan söyleme görevini yerine getirmek için yalan söylemiyorsa bu kişinin yapmış olduğu eylem ahlaken iyi bir davranış olarak değerlendirilecektir.
Nitekim Kant’ın oluşturmuş olduğu bu sisteme karşı yönetilen en ciddi eleştiri evrensel bir ilke olarak kabul edilen ‘’yalan söylememe’’ davranışı ile ilgilidir. Bu durumun daha iyi anlaşılabilmesi için tasvir edilen basit bir örnek vardır. Arkadaşınızı kovalayan bir katil olduğunu hayal edin. Arkadaşınız bir şekilde katilin elinden kurtulmayı başarmış ve sizin kapınızı çalarak kendisini saklamanızı istiyor. Değer vermiş olduğunuz arkadaşınızı korumak ve saklamak için evinize kabul ediyorsunuz. Bir süre sonra kapınız katil tarafından çalınıyor ve katil arkadaşınızı görüp görmediğinizi size soruyor, bu durumda etik olarak doğruyu söylemek mi yoksa yalan söylemek mi uygun olacaktır? Kant’ın aksine bazı felsefeciler ‘’doğru söyleme’’’nin evrensel nitelikte geçerli bir davranış olduğunu kabul etmiş olmalarına karşı istisnai durumlarda yalan söyleme hakkının olduğunu savunmuşlardır. Kant’a göre, doğru söylemek aklın bir yasası ise, bir ödev ise, bazı durumlarda yalan söylemek insanlığa ve ödeve karşı yapılmış bir “yanlıştır”. Bu durumda, Kant’a göre, katil zanlısına, doğruyu, yalnızca doğruyu söylemek etiktir. Nitekim böyle bir durum kendi içinde birden çok olasılık barındırmaktadır ve katile söylenecek bir yalanın iyi sonuçlar doğuracağının bir garantisi yoktur. Örneğin, katil zanlısına yalan söylediğinizi varsayalım. Bu durumda arkadaşınızın kurtuluşu mutlak bir olasılık mıdır? Katil zanlısı sizin yalan söylediğinizi düşünüp evin etrafını gözetleyebilir. Bu sırada sizin evinizde olduğunu zannettiğiniz arkadaşınız da arka kapıdan veya pencereden bahçeye kaçmış olabilir. Bu durumda, katil zanlısı arkadaşınızı yakalayacak ve ona zarar verecektir. Bu bir olasılıktır ve yalan söylemenin mutlaka bir kurtuluş olamayacağını açıkça gösterir. Hatta, bu durumda, söylediğiniz yalan sebebiyle arkadaşınız zarar gördüğü için siz de sorumlu olursunuz. Bu noktada önemli olan varsayımsal problemler üzerinden gitmek değil evrensel yasaların bir gerekliliği olarak istisnai durumları da kabul etmeden uymamız gereken ödeve harfiyen uymaktır.

Sonuç olarak Kant’ın oluşturmuş olduğu bu sistem günümüzde kabul edilen üç ahlak geleneğinden birisidir. Siyaset, hukuk, insan hakları gibi toplumsal konularda evrensel değer ve ilkeleri savunan çoğu düşünce sistemi temel olarak Kant’ın ahlak felsefesini konu edinir. Kant kurmuş olduğu bu sistemde niyeti ön plana çıkarmış, ödev anlayışını evrenselleştirmiş ve ‘’yalan söyleme’’, ‘’hırsızlık yapma’’ gibi belli başlı eylemleri dogmalaştırarak mutlak ve kesin bir surete bürünmelerini sağlamıştır. Bireysel çıkarlar yerine toplumsal çıkarları ön plana alan bir çok düşünür ve sistem Kant’ın ‘’koymuş olduğun yasa herkes için uygulanabilir olsun’’ anlayışı ile temellendirilmiş ve günümüzde de temellendirilmeye devam etmektedir.
Muhammet Efe Yılmaztürk
Comments