top of page

KRAL LEX: LON FULLER

Lon Fuller 1902-1978 yılları arasında yaşamış olan hukuk ile hak kavramının ortak çatı altında birleşmesi gerektiğini savunan bir Amerikalı bir doğal hukukçu ve bir hukuk felsefecisidir. Lon Fuller uzun yıllar boyunca Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesinde eğitim vermiş, yazmış olduğu ‘’The Moralitiy of Law (Hukukun Ahlakı)’’ kitabı ile adından söz ettirmiştir. Aynı zamanda Lon Fuller Nuremberg Mahkemesi ve Nazilere yönelik yargılamalara ilişkin fikirleri ile de geniş kitlelere ulaşma imkânı bulmuştur.

Fuller doğal hukukun bir gereği olarak kanunun bağlayıcı gücünün ahlak olduğunu savunmuştur lakin Lon Fuller bu genel görüşe istisnai olarak farklı bir anlayış benimsemiş hukukun kendine özgü bir ahlaki anlayışı olduğunu ifade etmiştir. Lon Fuller bu düşüncesini sekiz temel ilke ile özdeşleştirmiş, kurgulamış olduğu Kral Lex karakteri ile bu sekiz ilkenin ne olduğunu açıklamıştır.


Kral Lex ülkesinde bir hukuk sistemi oluşturmaya çalışan lakin çeşitli nedenlerden dolayı bu amacını ifa edemeyen biridir. Kral Lex’in koymuş olduğu kurallar genel ve soyut nitelikte değil aksine bireysel ve somut olaylara ilişkin olduğundan dolayı yaşanılan problemlerin çözümünde birçok sıkıntı ile karşılaşılmaktadır. Kral Lex’in yapmış olduğu bir diğer hata ise koymuş olduğu kuralları aleni bir şekilde duyurmamasıdır. Kral Lex’in ülkesinde yaşayan bireyler kuralları cezaya çarptırıldıktan sonra öğrenebiliyorlardı. Bir hukuk pozitivisti olmasına karşın İngiliz filozof ve hukukçu olan Jeremy Bentham İngiltere’de de yaşanan bu durumu ‘’Köpek Hukuku’’ olarak adlandırmış, kanunların aleni olarak ilan edilmemesini yaptığı davranışın yanlış olmasını yediği sopadan dolayı anlayan köpeğe benzetmiştir. Kral Lex’in yapmış olduğu bir diğer hata ise gün içinde koymuş olduğu bir kuralın ertesi gün iptal olmasıdır. Kanunların istikrarının bulunmaması ve geriye yürümezlik ilkesinin şartlarını sağlayamaması hukuk sisteminde ciddi sorunlara yol açar. Kral Lex’in yapmış olduğu tüm bu hataların üstüne kralın koymuş olduğu kanunlar açık ve anlaşılır değil aksine kapalı ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Kuralların açık ve anlaşılır olmaması uygulamada ve değerlendirmede ciddi sıkıntılar doğuracağından dolayı Fuller’e göre kanunlar açık ve anlaşılır olmalıdır. Kral Lex’in yaptığı beşinci hata ise koymuş olduğu kuralların birbirleriyle çelişmesidir. Örneğin A kuralının koymuş olduğu hüküm ile yasaklanan bir şey B kuralı ile yasal hale getiriliyorsa iki kural arasında bir çelişkiden bahsetmek mümkündür. Böyle bir çelişkinin olduğu sistemde karar verici mekanizmaların ne derecede etkili çalışacağından bahsetmek pek mümkün olmayacaktır. Kral Lex’in kural koymada yaptığı altıncı hata yürürlükte olan kuralların halk tarafından uyulma ihtimalinin bulunmamasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus hukukun toplumun ihtiyaçlarına uygun olmasıdır. Hukuki realizm akımını savunan düşünürlerin de savunmuş olduğu bu geçerlilik anlayışı Fuller’in kurgulamış olduğu bu sistem ile örtüşmektedir.Kral Lex’in yapmış olduğu yedinci hata ise kuralların istikrarlı olmaması durumudur. Bu hata geriye yürümezlik ilkesi ile bağdaşmaktadır çünkü koyulmuş olan kural belli bir süre uygulama alanı bulmalıdır ki toplumun ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamayacağı ölçülebilsin. Lex’in yapmış olduğu sekizinci ve son hata ise kurallara riayet edilmemesidir. Teorik ve pratik alanın uygulamada ortak çatı altında birleşememesi ülkede uygulanacak hukuk sisteminde iki başlılık doğuracaktır. Bu nedenledir ki ilan edilen kurallar ile resmi uygulama arasında uyumun bulunması şarttır.


Kral Lex teorisini özetle 8 temel unsurdan oluşur. Bu unsurlar kısaca:

  • Genellik

  • İlan

  • Geriye yürümezlik

  • Açıklık

  • Çelişiksizlik

  • Uyma imkânı

  • Süreklilik

  • İlan edilen kural ile resmi uygulama arasında uyum şeklindedir


Fuller bu ilkelerin ahlaki olduğu konusunda ısrar etse de bu ilkeler ahlaki niteliklerden çok kuralların hazırlanmasına dair usuller olarak ifade edilebilir. Genel kanı da Fuller’ın aradığı sekiz vasfı taşımak yalnızca hukuk sisteminin etkin bir şekilde işlev görmesini sağlar. Bu da ahlaki bir ölçüt olmadığından dolayı kötü bir rejimde kolay bir şekilde bu eşiği geçebilir. Örneğin A ülkesindeki diktatör bir lider bu sekiz temel ilkeye riayet ederek bir hukuk sistemi inşa edebilir. Lakin kurulmuş olan bu düzen bireylerin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı, başta bulunan hükümet veya kişinin yetkilerini genişletici düzeyde olabilir. Baskıcı rejimlerin egemenliklerini sağlamlaştırmak amacıyla yapmış oldukları birçok düzenlemenin ahlaki açıdan ne kadar doğru olduğu tartışma konusudur. Somut bir örnek vermek gerekecek olursa A ülkesinin lideri haksız yere adam tutuklamayı ve idam meselesini tüm halkı kapsayacak ve sürekli bir biçimde, alenen ilan ederek açık, tutarlı ve uyma imkânı bulunan ve resmi uygulamada uyumu koruyarak yürürlüğe sokabilir. Böyle bir kural Lon Fuller’in 8 temel ilkesine uymuş ama ahlaki açıdan sıkıntılı bir kural haline gelmiştir.


Sonuç olarak Fuller’in sistemi bir hukuk düzenin uygulanmasının mümkün olması için sağlanması gereken kuralları kapsar lakin açıkladığımız üzere bu kuralları ahlaki bir değerlendirmeye tabii kılmak bizlere rasyonel sonuçlar vermeyecektir.




Muhammet Efe Yılmaztürk


コメント


bottom of page